29 Eylül 2012 Cumartesi

Hiçbir iyilik Cezasız Kalmaz..



Çizgi-TAGEM (http://www.cizgi-tagem.org) adlı organizasyon, Çizgi Elektronik' in kurucusu Yüksek Elektronik Mühendisi Niyazi SARAL tarafından kurulmuş, gönüllü eğitimcilerle yüzlerce eğitim videosu ve materyali hazırlamış ve bu içeriği yıllardır insanların paylaşımına ücretsiz olarak sunmakta olan bir oluşumdur. Daha detaylı bilgiyi sitesindeki eğitimlerden alabilirsiniz.

Bu oluşum (Çizgi-TAGEM), hazırladığı bu çok değerli eğitim içeriklerini, Milli Eğitim Bakanlığı' nın ve öğretmenlerinin hizmetine ücretsizolarak sunmuş ve bu konuda gerekli olan alt yapı entegrasyonunu tamamlamıştır.  Şuradaki  günlük girdisinde, bundan bahsetmiştim.

Buraya kadar her şey güzel..Bundan sonra ne olmuş? 

Çizgi-TAGEM, yaptıkları bu eğitim desteği konusunda devlet ricalinden bir teşekkür beklerken, mahkemeye verilmişler. 

Sebeb : Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Açmak..

Şimdi, 30/01/2013 tarihindeki davada, T.C İstanbul 20. Sulh Mahkemesince, Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Açtıkları için yargılanacaklar..

Bir söz vardır : Türkiye'de hiçbir iyilik cezasız kalmaz diye..Aynen öyle bir durum oluşmuş.. 

Şimdi ümidimiz, Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer yetkililerin devreye girerek bu duruma bir açıklık getirmeleri ve Çizgi-TAGEM in mahkeme sürecinin beraatle sonuçlanmasıdır.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Obez Öğrenci Kulübü ve Spor..

Obezite (Şişmanlık), son yıllarda ülkemizi ve özellikle de gençlerimizi tehdit etmeye başladı. Obeziteye, hareketsizlik, spor yapmama, dengesiz beslenme, abur cuburlarla beslenme v.b etkenler sebeb olmaktadır. Bunun sonucu olarak ta, kalp krizleri çok küçük yaşlarda bile görülmeye başlandı.


 Yaşadığı hayatı, cep telefonun tuşları ve bilgisayar klavyesinden ibaret zanneden, hiç bir spor dalı ile uğraşmayan, kola, hamburger  ve cips gibi zararlı şeylerle beslenen, bir gençlik ortaya çıktı. Bunun sonucu olarakta, ufak yaşlarda, normal kilosunun çok üstünde, tombul tombul gençler ortalığı doldurmaya başladı.



Sağlık Bakanlığı, tüm toplum kesimlerinde obeziteye karşı kampanyalar düzenlemeye başladı. Bu olumlu bir adım olmasına karşın maalesef yeterli değil. Bu bilinçlendirme kampanyaları, okullardan başlamalı. Okullardaki, spor ve beden eğitimi dersleri en az 3-4 saat gibi sürelere çıkartılmalı. Eksikliği tespit edilirse, yeni Beden Eğitimi öğretmenleri atanmalı, bu öğretmenlerin göstermelik değil, öğrencileri ciddi ciddi spora hatta futbol haricindeki sporun tüm dallarına teşvik etmeleri sağlanmalıdır. 1980' li yıllarda Lise de okurken, beden eğitimi derslerinde ; uzun atlama, yüksek atlama, hentbol, basketbol, futbol, kros, masa tenisi, gülle atma, atlama beygiri ve jimnastik  gibi bir çok spor dalında uğraştığımızı hatırlıyorum. Günümüzde de bu tür spor dalları geliştirilerek öğrencilere yaptırılabilir. Bu sayede öğrenciler; sporun getirdiği centilmenliği, sosyalleşmeyi kazanacaklar, takım olma ve yardımlaşma ruhuna sahip olacaklar, erken yaşlarda spor ile uğraştıkları için obezitenin ağına düşmeyecekler, sporla uğraşıp enerjilerini harcayacakları için sigara, alkol, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklardan uzak duracaklar, uzun vadede de uluslararası spor müsabakaları ve olimpiyatlarda yarışacak sporcuların alt yapısını oluşturacaklardır. Yani bir taşla bir çok kuş vurma gerçekleşecektir.

Bunu yapacak olan Milli Eğitim Bakanlığı' dır ve bu iş, öğrencilere tablet dağıtmaktan daha az masraflı ve daha elzemdir. Bu işin göstermelik, haftada 1 saatlik beden eğitimi dersi ile çözülmesi maalesef mümkün değildir.

13 Eylül 2012 Perşembe

Dershaneleri kapatmak (II)


Lise çıktısı, üniversite girdisi ve çıktısı zincirleme bu kadar kalitesiz bir eğitim sisteminde çözüm için ilk adımı dershaneleri kapatarak atmak netice vermez.


Siz sınavları kaldırsanız ve lise başarı puanını esas alsanız da bütün kurumlar bir çeşit kendi elemesini, kendi sınavını yapacak. Arz-talep dengesizliği bu kadar derinken, eğitim sektörünün çıktısı olan öğrencilerin kalitesi yerlerde sürünürken, lise başarı puanına geçmek fikri de fantezi. Bu durumda öğretmenler, idareciler yerel mahalle baskısı altına alınacak. Torpil, rüşvet, iltimas, şişirilen notlar, kavga, gürültü alıp başını gidecek. Eğitim camiasının tecrübeli isimleri var, çağırsın, bir dinlesinler bakalım. Milli Eğitim Bakanı ile eğitim ordusu arasında zerre kadar duygusal ve psikolojik bir bağ kalmadı ki. Ordusuz komutan gibi yapayalnız ilerliyor.

Çok geçmeden zaten hiçbir kurum lise başarı puanını kaale almayacak, kendi sınavını yapacak. Yani, diyeceğim odur ki; sınav var olacaksa, bu sektör de yer altına inecek, tümüyle kayıt dışı olacak. Çocuklarımızı hangi ortamlarda kimlere emanet ettiğimiz bilinmemiş olacak. Devlet vergi kaybı yaşayacak, insanlar işini kaybetmiş olacak.

Mevcut düzende dershaneler haksızlık değil, bilakis sosyal adaletin kaynağıdır. Zenginler, kolejlerde, özel hocalarla, sonrasında parayla özel üniversitelere sokarak, yurtdışına göndererek çocuklarının yolunu açıyor. Bizim gibi fakir çocuklar ancak dershanelere giderek açıklarını kapatarak yarışta yer alıyor. Dershane ücretleri de oldukça makul. Çünkü rekabet var. Hele fakir ve başarılı çocukları bu kurumlar zaten bedava alıp destekliyor. Bu yolu kapatırsanız, Anadolu'yu budamış, en iyi ortamları zengin çocuklarına terk etmiş olursunuz.

Anadolu demişken, ülke çapında Güneydo-ğu'da, büyük şehirlere akıp gelen umutsuz, çaresiz ailelerin oluşturduğu gettolarda, gecekondularda, binlerce öğrenci 'okuma salonlarına' bedava alınıyor. Terörün, arsızın, uğursuzun elinden alınıp millete, devlete kazandırılıyor. Derdiniz ne? Bu ülkede teröre karşı devletin vurmak-kırmaktan öte gitmeyen sert, acımasız yüzü hiçbir şeyi çözmüyor. Bu okullar umutsuz yüz binlerin başının okşandığı, onurlu milletimizin hayırsever 'harçlıkları' ile ayakta duran kurumlar. 28 Şubat'ta yapılamayanı, şimdi kalkıp bu hükümet mi yapacak?

100 bin kişilik istihdamı, 2 milyar dolarlık sektörü batırmayı 'milletim öyle istiyor' diye meşru kılacaksınız, öyle mi? Millet kim? Alanlarında tekelleşen ve milleti inleten bir avuç komprador burjuvazi küçük esnafı ve tüketiciyi inletiyor, 'milleti' orada da hatırlamak lazım. Dünyanın en pahalı benzini bu ülkede tüketiliyor ve bunun sebebi adaletsiz vergiler. Milleti orada duymuyor musunuz? Haklı olarak çek takanlara hapis ve evinde haciz cezası kalktı. Ancak dengeleyici mekanizma konulmadığı için ödenmeyen çekler yüzünden nakit döngüsü duran ve batanlar da millet. Liste uzayıp gider, topu taca atmaya gerek yok.

Son olarak bir de işin üniversite ayağından bir manzara. Kazara üniversiteden mezun olanlarının piyasada diploması çoktan itibarsız olmuş bile. Hükümetin son gece yarısı tek ayak üstü geliştirdiği uygulama gereği artık üniversiteden atılmak yok. Üniversite harcı yok. Rekabet de yok. Milletin sırtından yan gel yat. Üniversiteler masrafsız ve devlet destekli bir militan yatağına dönüşecek. Bunu unutmayın. Bu bir milli güvenlik olgusuna dönüşecek. Fakir fukaranın başarılı çocuğuna her türlü yardımı yap. Ancak zengin çocuğu ile asalak ve militan adama neden bu beleşçilik? Buna sosyal devlet, eğitim eşitliği filan denmez. Buna düpedüz 'popülizmin dibine vurmak' denir. Niteliksizlik üzerinde nesli oyalama taktiği bunlar.

Evet, attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değmeli. Milli Eğitim yerlerde sürünüyor. Cin Ali projeleri ile mimarisiz ve stratejisiz sürdürülen, 'ben dedim oldu' türü sözde eğitim reformu tam bir komediye dönmüş durumda. Ama dershanelerin kapatılmasının arkasında başka projeler varsa, onu bilemem.

Prof.Dr.İbrahim ÖZTÜRK
(Bu yazı, Prof.Dr. İbrahim ÖZTÜRK' ten alıntılanmıştır...)

12 Eylül 2012 Çarşamba

Dershaneleri kapatmak (I)

(Bu yazı, Prof.Dr. İbrahim ÖZTÜRK' ten alıntılanmıştır...)






Başbakan Tayyip Erdoğan özel dershanelerin seneye kapatılacağını duyurdu. Yine mimarisi olmayan, 'bir gece ansızın gelebilirim' türünden bir açıklama. Yasal ve teknik altyapısı oluşturulmadan, varlık sebebi ortadan kaldırılmadan, zararı faydasından çok daha derin olacak bir hamle daha.


Devlet inatla, refleksle ve tepkisellik ile yönetilemez. Oysa bu duruş, son dönemde başlı başına bir yönetme iradesi olarak belirginleşiyor. Bu manasız çıkışın başarısız bir gündem saptırma olarak kalmasını dilerim. Türkiye'de bütün cephelerde etkin yönetim anlayışı gözle görülür bir şekilde rölantiye alınmışken, toplum terör ve Suriye meseleleri ile yatıp kalkarken doğal olarak böyle suni bir gündem rağbet görmedi.

Türkiye'de 5 bine yakın dershanede 50 bin kişiden fazla öğretmen, 20 binden fazla personel çalışıyor. Dolaylı istihdamı da sayarsak, toplamda 100 bin civarından kişi buradan ekmek yiyor. Şimdi siz bir yandan kamu parasıyla suni yollardan memur sayısını artırarak sözde istihdam oluşturacağım derken, öte yandan küresel krizin ortasında kalkıp 2 milyar dolarlık bir sektörü 'kapatıyorum' deyip 100 bin kişiyi 'başınızın çaresine bakın' diye kapının önüne koyacaksınız. Olacak şey mi?

'Özel okula dönsünler, biz de hizmet alalım' sözünün de yasal ve teknik zemini yoktur. Hem bunlar özel okula dönünce halen zaten bir okulu olan öğrenciler buralara gelmeyeceğine göre, atıl kapasite ile bunlar nasıl ayakta kalacak? 'Devlette sınıf mevcudu 25 kişiyi geçemez' diye de bir yasa çıkaracak mısınız?

Öte yandan 'kapatıyoruz' buyurgan lafı da nereden çıktı? Hani Türkiye'de bir serbest piyasa ekonomisi, girişimcilik özgürlüğü vardı! Birileri şartlarına uyarak 'isteyene bilgi satmak' istiyorsa, birileri de gelip bu hizmeti satın almak istiyorsa, buna engel olmaya kalkmak neyin nesi? Buna göre 'Halk Ekmek'e rakip oluyor diye fırınlar, TOKİ'ye rakip diye inşaat firmaları da kapatılsın. Öyle mi? Hâlbuki tam tersi olmalı, TOKİ de Halk Ekmek de rekabet etmeli. Haksız devlet destekleriyle özel sektörün üzerine binip ezmemeli.

Yoksa girişimcilik özgürlüğü sadece küresel sermayeye mi var? ABD'liler gelip Türkiye'de Bilgi Üniversitesi'ni ve diğerlerini, kolejleri satın alıyor. 'Sermayenin dini, rengi olmaz' diye izin veriliyor. 2011 yılında 15 milyar dolarlık satın alma ve birleşme oldu. Yabancılar başını azıcık kaldıran yerli markaları kapatıp gidiyor. Burada da serbest girişimden, piyasadan yanasınız. Hatta gurur duyuyorsunuz. Yabancıya serbest piyasa, yerliye merkezi planlama mı? Zaten bu 'kapatmak' işi mahkemeden döner. Avrupa'da bunun karşılığı yok.

Arkasında devletin hiçbir desteği ve teşviki olmadan ayakta kalan bu kurumlar aslında işini kötü yapan devletin eksiklerini giderdiğinden ödülü hak ediyor. Dershaneler, 'eğitim sektörünü kapatan' devlete, halkın ve piyasa dinamiklerinin verdiği gerçekçi, çözüm ve girişimci odaklı bir tepkidir.

Eğitim sistemi böyle adaletsiz ve kalitesiz olduğu sürece de piyasayı yok edemezsiniz. Karaborsa ve kayıt dışılık hortlar. Zaten bu memlekette kayıt dışılık; akıl dışı zorlamalarla, altın yumurtlayan tavuğu bir kerede kesip tüm yumurtaları almak için vergi üstüne vergi koyan devletin kendi oluşturduğu ahmakça bir olgudur. Buna göre sen sistemi düzelttiğinde dershanelerin pazarı kalmaz. Ancak talep karşılanmadan arzı baskılanırsa ancak o hizmetin tüketicisine haksızlık edilmiş olur. Bu da haksız ranta sebebiyet, hatta sosyal adaletsizlik anlamına gelir. Gerçekten de her sene 2 milyona yakın öğrenci sınava giriyor. Pıtrak gibi yerden biten gecekondu tipi kamu üniversitelerine, 'denize nazır diploman hazır' kıvamında özel soygun üniversite balonlarına, ikili öğretim kurnazlıklarına rağmen daha yarısını bile yerleştiremiyorsunuz.

(Devam edeceğim.)
(Bu yazı, Prof.Dr. İbrahim ÖZTÜRK' ten alıntılanmıştır...)

11 Eylül 2012 Salı

Mesleki Eğitimde Modüler Sistem İnadı ve Modül Kitaplarının Perişanlığı...

M.E.B, uzunca sayılabilecek bir süredir, mesleki ve teknik eğitimde Modüler Sistem adı altında bir sistem uygulamakta. Sistem daha baştan sakat doğduğu için, uygulanmasında baştan beri sıkıntılar var. Okullarda sınıf geçme sistemi altında modüler sistem uygulanıyor (yada uygulanmaya çalışılıyor). Modüler sistem ve hazırlanan modül dökümanları, pratik uygulamaları geriye ittiği ve uygulama yapma sürelerini azalttığı için, ayrıca bir çok gereksiz bilgilerin modül kitaplarına doldurulmasından dolayı teknik öğretmenlerin çok büyük bir kesimi tarafından (%90' ı aşan bir sayı) benimsenmedi ve uygulanmasında sıkıntılar var. Sistem ilerlemiyor, doğru dürüst öğrenci yetişmiyor. Bir de sırf ücret alma kaygısı ile hazırlanmış, hazırlayan kişinin yetkinliğine bakılmamış ve her sene değiştirilen, tam oturmamış, hala belli bir kararlılığa ulaşmamış modül kitapları var ki evlere şenlik. Bunca yıldır hiç bir emek harcamadan para kazanan bazı şirketler, bu sayede haksız kazançlar elde ederek çuvallarını doldurdular. MEB, 2011 yılında modülleri kendi basım ücretsiz dağıtmak istedi fakat altından kalkamadı ve yüzüne gözüne bulaştırdı.

Daha evvel yazmıştım, yine hatırlatmak istiyorum. Modül kitapları yazıldıktan sonra, bir komisyon tarafından Türk Dili açısından, Teknik Açıdan ve Görsel açıdan incelenmeli ve gözden geçirilmelidir. Bir grafik çizim ekibi oluşturulmalı, modüllerdeki şekillerin çizilmesi ve oluşturulması yetkin kişilerce, Photoshop, Corel Draw, Adobe Illustrator v.b programlar ile yapılmalıdır. Teknik çizimler vektörel grafikler olmalı ve kaliteleri bozulmamalıdır.

Şimdi modül kitaplarının ne derece özensiz hazırlandığını size göstermek için MEGEP sitesinden Elektrik-Elektronik alanına ait rastgele seçilmiş ve farklı kişilerce hazırlanmış modül kitaplarına göz atalım. Yaptığım inceleme hızlıca çok detaya inmeden yapılmış bir incelemedir. (Detaya insek, kimbilir daha neler çıkacak)

Mikroişlemciler ve Mikrodenetleyiciler isimli Modül ;


Daha modül kitabının başında hatalar göze çarpıyor.

1-) Yeterlik mi? Yeterlilik mi?
2-) Bakanlığınca yazısı Bakanlığı' nca olmayacak mı?
3-) SATILMAZ mı? SATILAMAZ mı?

Modülleri bastırıp para ile satanlar ne olacak peki?


Aynı modül kitabının içindekiler bölümünde, yukarıdaki görüntüde Giriş/Çıkış Pinleri ne demektir? Yarısı Türkçe yarısı İngilizce olur mu? Doğrusu, Giriş/Çıkış Uçları veya Ayakları veya İğneleri olmalı idi.


Notpad ingilizce bile olsa yanlış yazılmış. Doğrusu Notepad olmalı idi. Elektrik Araçları ne zamandır yankeski, kargaburun oldu. Doğrusu, Elektrikçi El Aletleri olmalı idi.


Modülü yazan öğretmen, yukarıdaki metinde "Bundan sonraki bilgiler daha çok 6502 mikroişlemci ağırlıklı olacaktır" diyor.  NEDEN? Modülü hazırlayan kişi sadece bunu bildiği için mi? 6502 mikroişlemcisi, Motorola tarafından, daha çok endüstriyel uygulamalarda kullanılmak için geliştirilmiş eski bir mikroişlemcidir.
Madem mikroişlemci inceleyeceksiniz, günümüz bilgisayarlarının mimarisini oluşturan Intel 8085 hatta daha da iyisi Intel 8086 yı niye anlatmıyorsunuz? Bunu anlatmak, günümüzdeki bilgisayarlarda kullanılan işlemciler hakkkında da öğrencinin bilgi alt yapısına sahip olmasını sağlayacaktır.


Yukarıdaki şekilde de bir mikroişlemcinin (CPU) giriş çıkış birimleri şematik olarak gösterilmiştir. Kırmızı yuvarlak içine aldığım çizimlere dikkat ediniz. Ya yamuk yılık, ya da bağlantı eksik bırakılmış. Çizim ve yazıların  grafik görüntüsüne bakınca, MSPAINT programı ile yapıldığı ve çözünürlüğünün berbat olduğu ve özen gösterilmeden hazırlandığı görülmektedir. Bu tür bir şematik çizim, Corel Draw, Adobe Illustrator ile yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı. Hadi öğretmen bu programları bilmiyor olabilir. MS VISIO ile bile bu şematik çizim çok başarılı bir şekilde çizebilirdi.

Bu kitapla ilgili başka hatalar var ama yazı çok uzun olmasın diye burada kesiyorum.

Bir diğer modül kitabı, Klima Çeşitleri ve Seçimi isimli modül kitabı ;


Klimayı Oluşturan Cihazlar ne demektir. Klima zaten kendisi bir cihaz değil mi? Klimayı Oluşturan Parçaların veya Bölümlerin Görevleri daha doğru değil mi? Hemen altında Ekspanşın Valf (Genişleme Valfi) nedir? Türkçe değil. İngilizce ise yazımı da yanlış. İngilizce okunuşunun Türkçe yazılışı..Tam bir rezalet. Madem İngilizcesini yazacaksın, Expansion Valve (Genişleme Valfi) yazarsın olur biter.


Yukarıdaki resim ise ayrı bir komik. Başlık Elektronik Kart Nedir olsaydı doğru olacaktı. PCB (Print Circuit Board), Baskı Devre Kartı (Bordu) demek. Yukarıdaki başlığa göre, Elektronik Baskı Devre Kartı Kart nedir? anlamı çıkıyor. Saçma bir şey.


Yukarıdaki alıntıda çok farklı değil. Dip Swic ve Camper bir kere Türkçe değil. Hadi Türkçe karşığını uyduramadın, bari İngilizcelerini doğru yaz. (Dip Switch ve Jumper)...


Yukarıdaki alıntıdan da insanların ne anladığını sormak lazım. Şöyle daha doğru olmaz mı? "Evaporatördeki hacim birden genişlediğinden, sıvı halindeki soğutkan gazın basıncı düşer ve gaz haline dönüşür."

Ayrıca Hava fan arasındaki virgül tatile mi çıkmıştır. Nokta konulduktan sonra VE bağlacı kullanılır mı?

Diğer modüllere de baktığınızda bu tür masum görünen binlerce hatanın olduğu görülecektir.

Ne diyelim büyüklerimiz, israr ve inatla bu sisteme devam etmeye çalışıyorlarsa bir bildikleri vardır.

Sağlıcakla Kalın...