11 Ekim 2012 Perşembe

Eğitim Sistemi ile Nereye?

Millet olarak, Matematik, Fizik, Kimya ve İngilizce gibi dersleri pek sevmiyoruz. Bu yüzden de öğrencilerin büyük çoğunluğu bu derslerden başarısız oluyor. Bu derslerin öğretim ve eğitim metotlarında sıkıntılar olabilir ve gözden geçirilmesi gerekebilir. Benim asıl değinmek istediğim, bu eğitim sisteminde sadece Matematik, Fizik, Kimya gibi dersler değil, diğer derslerde de sıkıntılar olduğudur.


Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji v.b dersler, başarısız olunduğu için genellikle öğrenciler tarafından pek sevilmiyor. Bu dersler, bilim adamı olmanın alt yapısını hazırlayan dersler olduğu için olmazsa olmaz derslerden. Bilim adamı yetiştirme konusunda Türkiye maalesef güdük kalıyor. Çoklu zeka kuramı gereği, bu dersler ağırlıklı olarak matematiksel ve mantıksal zekaya sahip çocuklara verilmeli. Eğitim sisteminde öğrenciler zeka türlerine göre ayrıştırılmadığı için her zeka türüne bu dersleri verdiğiniz zaman, öğrenciler başarısız oluyor ve bu dersleri sevmiyor. Bu dersler yoksa, bilim adamı yetiştirme alt yapınız ve potansiyeliniz de yoktur.

Peki, bilim adamı yetişmiyor da, sporcu, müzisyen, ressam, sanatçı v.b yetişiyor mu? Maalesef, bunlarda yetişmiyor. Mevcut eğitim sistemi, öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmediği için onlarda var olan potansiyeli de ortaya çıkaramıyor, becerilerini, yeteneklerini ve hayalgüçlerini harekete geçiremiyor.

Okullarda sporun çeşitli dallarında başarılı olan öğrenci sayısı çok az. Aileler, derslerinin aksayacağı gerekçesi ile çocuklarının bir spor dalı ile aktif olarak uğraşmasını istemiyor. Eğitim alt yapısı da spora gerekli önemi vermediği için maalesef sporcu da yetiştiremiyoruz. İşte Olimpiyatlarda ve çeşitli uluslararası spor müsabakalarındaki halimiz..Tel tel dökülüyoruz. Sadece tek tük kişisel başarılar, o spor dallarında başarılı olduğumuz anlamına gelmiyor.

Okullarda, bir müzik aleti çalabilen, resim, karikatür çizebilen, Osmanlı' dan gelen minyatür, süsleme, tezhip, hat, ebru v.b sanatları yapan doğru dürüst öğrenci yok. Üstelik bu sanatların yapılmasını teşvik eden bir sistem de yok. Dünyanın hayran kaldığı Ebru ve Süsleme sanatlarımız yok olup gitmek üzere. Eski bir tarihi yapıyı onarıp, restore edebilecek usta ve sanatkar sayısı yok denecek kadar az. Bu eğitim sistemi ile maalesef sanatın çeşitli dallarında zirve yapabilecek öğrenciler de yetiştirmiyoruz.

Eğitim sistemimiz, bilim adamı yetiştirmiyor, sporcu yetiştirmiyor, sanatçı yetiştirmiyor. Bu sistem, dünya ile rekabet edebilecek, hiç bir alanda insan yetiştiremiyor. Peki ne yetiştiriyor?

Milli ve manevi duyguları törüplenmiş, hayatı sadece cep telefonu ve bilgisayarda ibaret sayan, yemek için yaşayan ve hızla obezleşen, kendi de dahil kimseye sevgi ve saygısı olmayan, çevreyi hoyratça kirleten, üretmeden tüketen ve bunu alışkanlık haline getirmiş bir nesil, öğrenci ve insan profili yetiştiriyor.



Eğitim sisteminin çarkları arasında ezilip kalan, eğitimin mutfağında olmasına rağmen hemen hemen hiç fikri sorulmayan, acımasızca eleştirilip, gözden düşürülen, moral ve motivasyon eksikliğine maruz kalan öğretmenler ise donkişot misali yeldeğirmenleri ile savaşmak zorunda kalıyor.

Sayın Başbakan, en büyük bütçeyi eğitime ayırdıklarını söylüyor. Doğrudur. En büyük bütçe ile ortaya hiç bir kaliteli ürün çıkarmayan ve fiyasko ile sonuçlanan bir eğitim sistemi sorgulanmalıdır. Ayrıca bu sisteminin uygulanmasından sorumlu yöneticilerin başarısı ve uygulamaları sorgulanmalı ve  gözden geçirilmelidir? Aksi halde bu eğitim sistemi ile Türkiye' nin dünya ile rekabet etmesi çok zordur.

Sağlıcakla Kalın...

29 Eylül 2012 Cumartesi

Hiçbir iyilik Cezasız Kalmaz..



Çizgi-TAGEM (http://www.cizgi-tagem.org) adlı organizasyon, Çizgi Elektronik' in kurucusu Yüksek Elektronik Mühendisi Niyazi SARAL tarafından kurulmuş, gönüllü eğitimcilerle yüzlerce eğitim videosu ve materyali hazırlamış ve bu içeriği yıllardır insanların paylaşımına ücretsiz olarak sunmakta olan bir oluşumdur. Daha detaylı bilgiyi sitesindeki eğitimlerden alabilirsiniz.

Bu oluşum (Çizgi-TAGEM), hazırladığı bu çok değerli eğitim içeriklerini, Milli Eğitim Bakanlığı' nın ve öğretmenlerinin hizmetine ücretsizolarak sunmuş ve bu konuda gerekli olan alt yapı entegrasyonunu tamamlamıştır.  Şuradaki  günlük girdisinde, bundan bahsetmiştim.

Buraya kadar her şey güzel..Bundan sonra ne olmuş? 

Çizgi-TAGEM, yaptıkları bu eğitim desteği konusunda devlet ricalinden bir teşekkür beklerken, mahkemeye verilmişler. 

Sebeb : Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Açmak..

Şimdi, 30/01/2013 tarihindeki davada, T.C İstanbul 20. Sulh Mahkemesince, Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Açtıkları için yargılanacaklar..

Bir söz vardır : Türkiye'de hiçbir iyilik cezasız kalmaz diye..Aynen öyle bir durum oluşmuş.. 

Şimdi ümidimiz, Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer yetkililerin devreye girerek bu duruma bir açıklık getirmeleri ve Çizgi-TAGEM in mahkeme sürecinin beraatle sonuçlanmasıdır.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Obez Öğrenci Kulübü ve Spor..

Obezite (Şişmanlık), son yıllarda ülkemizi ve özellikle de gençlerimizi tehdit etmeye başladı. Obeziteye, hareketsizlik, spor yapmama, dengesiz beslenme, abur cuburlarla beslenme v.b etkenler sebeb olmaktadır. Bunun sonucu olarak ta, kalp krizleri çok küçük yaşlarda bile görülmeye başlandı.


 Yaşadığı hayatı, cep telefonun tuşları ve bilgisayar klavyesinden ibaret zanneden, hiç bir spor dalı ile uğraşmayan, kola, hamburger  ve cips gibi zararlı şeylerle beslenen, bir gençlik ortaya çıktı. Bunun sonucu olarakta, ufak yaşlarda, normal kilosunun çok üstünde, tombul tombul gençler ortalığı doldurmaya başladı.



Sağlık Bakanlığı, tüm toplum kesimlerinde obeziteye karşı kampanyalar düzenlemeye başladı. Bu olumlu bir adım olmasına karşın maalesef yeterli değil. Bu bilinçlendirme kampanyaları, okullardan başlamalı. Okullardaki, spor ve beden eğitimi dersleri en az 3-4 saat gibi sürelere çıkartılmalı. Eksikliği tespit edilirse, yeni Beden Eğitimi öğretmenleri atanmalı, bu öğretmenlerin göstermelik değil, öğrencileri ciddi ciddi spora hatta futbol haricindeki sporun tüm dallarına teşvik etmeleri sağlanmalıdır. 1980' li yıllarda Lise de okurken, beden eğitimi derslerinde ; uzun atlama, yüksek atlama, hentbol, basketbol, futbol, kros, masa tenisi, gülle atma, atlama beygiri ve jimnastik  gibi bir çok spor dalında uğraştığımızı hatırlıyorum. Günümüzde de bu tür spor dalları geliştirilerek öğrencilere yaptırılabilir. Bu sayede öğrenciler; sporun getirdiği centilmenliği, sosyalleşmeyi kazanacaklar, takım olma ve yardımlaşma ruhuna sahip olacaklar, erken yaşlarda spor ile uğraştıkları için obezitenin ağına düşmeyecekler, sporla uğraşıp enerjilerini harcayacakları için sigara, alkol, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklardan uzak duracaklar, uzun vadede de uluslararası spor müsabakaları ve olimpiyatlarda yarışacak sporcuların alt yapısını oluşturacaklardır. Yani bir taşla bir çok kuş vurma gerçekleşecektir.

Bunu yapacak olan Milli Eğitim Bakanlığı' dır ve bu iş, öğrencilere tablet dağıtmaktan daha az masraflı ve daha elzemdir. Bu işin göstermelik, haftada 1 saatlik beden eğitimi dersi ile çözülmesi maalesef mümkün değildir.

13 Eylül 2012 Perşembe

Dershaneleri kapatmak (II)


Lise çıktısı, üniversite girdisi ve çıktısı zincirleme bu kadar kalitesiz bir eğitim sisteminde çözüm için ilk adımı dershaneleri kapatarak atmak netice vermez.


Siz sınavları kaldırsanız ve lise başarı puanını esas alsanız da bütün kurumlar bir çeşit kendi elemesini, kendi sınavını yapacak. Arz-talep dengesizliği bu kadar derinken, eğitim sektörünün çıktısı olan öğrencilerin kalitesi yerlerde sürünürken, lise başarı puanına geçmek fikri de fantezi. Bu durumda öğretmenler, idareciler yerel mahalle baskısı altına alınacak. Torpil, rüşvet, iltimas, şişirilen notlar, kavga, gürültü alıp başını gidecek. Eğitim camiasının tecrübeli isimleri var, çağırsın, bir dinlesinler bakalım. Milli Eğitim Bakanı ile eğitim ordusu arasında zerre kadar duygusal ve psikolojik bir bağ kalmadı ki. Ordusuz komutan gibi yapayalnız ilerliyor.

Çok geçmeden zaten hiçbir kurum lise başarı puanını kaale almayacak, kendi sınavını yapacak. Yani, diyeceğim odur ki; sınav var olacaksa, bu sektör de yer altına inecek, tümüyle kayıt dışı olacak. Çocuklarımızı hangi ortamlarda kimlere emanet ettiğimiz bilinmemiş olacak. Devlet vergi kaybı yaşayacak, insanlar işini kaybetmiş olacak.

Mevcut düzende dershaneler haksızlık değil, bilakis sosyal adaletin kaynağıdır. Zenginler, kolejlerde, özel hocalarla, sonrasında parayla özel üniversitelere sokarak, yurtdışına göndererek çocuklarının yolunu açıyor. Bizim gibi fakir çocuklar ancak dershanelere giderek açıklarını kapatarak yarışta yer alıyor. Dershane ücretleri de oldukça makul. Çünkü rekabet var. Hele fakir ve başarılı çocukları bu kurumlar zaten bedava alıp destekliyor. Bu yolu kapatırsanız, Anadolu'yu budamış, en iyi ortamları zengin çocuklarına terk etmiş olursunuz.

Anadolu demişken, ülke çapında Güneydo-ğu'da, büyük şehirlere akıp gelen umutsuz, çaresiz ailelerin oluşturduğu gettolarda, gecekondularda, binlerce öğrenci 'okuma salonlarına' bedava alınıyor. Terörün, arsızın, uğursuzun elinden alınıp millete, devlete kazandırılıyor. Derdiniz ne? Bu ülkede teröre karşı devletin vurmak-kırmaktan öte gitmeyen sert, acımasız yüzü hiçbir şeyi çözmüyor. Bu okullar umutsuz yüz binlerin başının okşandığı, onurlu milletimizin hayırsever 'harçlıkları' ile ayakta duran kurumlar. 28 Şubat'ta yapılamayanı, şimdi kalkıp bu hükümet mi yapacak?

100 bin kişilik istihdamı, 2 milyar dolarlık sektörü batırmayı 'milletim öyle istiyor' diye meşru kılacaksınız, öyle mi? Millet kim? Alanlarında tekelleşen ve milleti inleten bir avuç komprador burjuvazi küçük esnafı ve tüketiciyi inletiyor, 'milleti' orada da hatırlamak lazım. Dünyanın en pahalı benzini bu ülkede tüketiliyor ve bunun sebebi adaletsiz vergiler. Milleti orada duymuyor musunuz? Haklı olarak çek takanlara hapis ve evinde haciz cezası kalktı. Ancak dengeleyici mekanizma konulmadığı için ödenmeyen çekler yüzünden nakit döngüsü duran ve batanlar da millet. Liste uzayıp gider, topu taca atmaya gerek yok.

Son olarak bir de işin üniversite ayağından bir manzara. Kazara üniversiteden mezun olanlarının piyasada diploması çoktan itibarsız olmuş bile. Hükümetin son gece yarısı tek ayak üstü geliştirdiği uygulama gereği artık üniversiteden atılmak yok. Üniversite harcı yok. Rekabet de yok. Milletin sırtından yan gel yat. Üniversiteler masrafsız ve devlet destekli bir militan yatağına dönüşecek. Bunu unutmayın. Bu bir milli güvenlik olgusuna dönüşecek. Fakir fukaranın başarılı çocuğuna her türlü yardımı yap. Ancak zengin çocuğu ile asalak ve militan adama neden bu beleşçilik? Buna sosyal devlet, eğitim eşitliği filan denmez. Buna düpedüz 'popülizmin dibine vurmak' denir. Niteliksizlik üzerinde nesli oyalama taktiği bunlar.

Evet, attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değmeli. Milli Eğitim yerlerde sürünüyor. Cin Ali projeleri ile mimarisiz ve stratejisiz sürdürülen, 'ben dedim oldu' türü sözde eğitim reformu tam bir komediye dönmüş durumda. Ama dershanelerin kapatılmasının arkasında başka projeler varsa, onu bilemem.

Prof.Dr.İbrahim ÖZTÜRK
(Bu yazı, Prof.Dr. İbrahim ÖZTÜRK' ten alıntılanmıştır...)

12 Eylül 2012 Çarşamba

Dershaneleri kapatmak (I)

(Bu yazı, Prof.Dr. İbrahim ÖZTÜRK' ten alıntılanmıştır...)






Başbakan Tayyip Erdoğan özel dershanelerin seneye kapatılacağını duyurdu. Yine mimarisi olmayan, 'bir gece ansızın gelebilirim' türünden bir açıklama. Yasal ve teknik altyapısı oluşturulmadan, varlık sebebi ortadan kaldırılmadan, zararı faydasından çok daha derin olacak bir hamle daha.


Devlet inatla, refleksle ve tepkisellik ile yönetilemez. Oysa bu duruş, son dönemde başlı başına bir yönetme iradesi olarak belirginleşiyor. Bu manasız çıkışın başarısız bir gündem saptırma olarak kalmasını dilerim. Türkiye'de bütün cephelerde etkin yönetim anlayışı gözle görülür bir şekilde rölantiye alınmışken, toplum terör ve Suriye meseleleri ile yatıp kalkarken doğal olarak böyle suni bir gündem rağbet görmedi.

Türkiye'de 5 bine yakın dershanede 50 bin kişiden fazla öğretmen, 20 binden fazla personel çalışıyor. Dolaylı istihdamı da sayarsak, toplamda 100 bin civarından kişi buradan ekmek yiyor. Şimdi siz bir yandan kamu parasıyla suni yollardan memur sayısını artırarak sözde istihdam oluşturacağım derken, öte yandan küresel krizin ortasında kalkıp 2 milyar dolarlık bir sektörü 'kapatıyorum' deyip 100 bin kişiyi 'başınızın çaresine bakın' diye kapının önüne koyacaksınız. Olacak şey mi?

'Özel okula dönsünler, biz de hizmet alalım' sözünün de yasal ve teknik zemini yoktur. Hem bunlar özel okula dönünce halen zaten bir okulu olan öğrenciler buralara gelmeyeceğine göre, atıl kapasite ile bunlar nasıl ayakta kalacak? 'Devlette sınıf mevcudu 25 kişiyi geçemez' diye de bir yasa çıkaracak mısınız?

Öte yandan 'kapatıyoruz' buyurgan lafı da nereden çıktı? Hani Türkiye'de bir serbest piyasa ekonomisi, girişimcilik özgürlüğü vardı! Birileri şartlarına uyarak 'isteyene bilgi satmak' istiyorsa, birileri de gelip bu hizmeti satın almak istiyorsa, buna engel olmaya kalkmak neyin nesi? Buna göre 'Halk Ekmek'e rakip oluyor diye fırınlar, TOKİ'ye rakip diye inşaat firmaları da kapatılsın. Öyle mi? Hâlbuki tam tersi olmalı, TOKİ de Halk Ekmek de rekabet etmeli. Haksız devlet destekleriyle özel sektörün üzerine binip ezmemeli.

Yoksa girişimcilik özgürlüğü sadece küresel sermayeye mi var? ABD'liler gelip Türkiye'de Bilgi Üniversitesi'ni ve diğerlerini, kolejleri satın alıyor. 'Sermayenin dini, rengi olmaz' diye izin veriliyor. 2011 yılında 15 milyar dolarlık satın alma ve birleşme oldu. Yabancılar başını azıcık kaldıran yerli markaları kapatıp gidiyor. Burada da serbest girişimden, piyasadan yanasınız. Hatta gurur duyuyorsunuz. Yabancıya serbest piyasa, yerliye merkezi planlama mı? Zaten bu 'kapatmak' işi mahkemeden döner. Avrupa'da bunun karşılığı yok.

Arkasında devletin hiçbir desteği ve teşviki olmadan ayakta kalan bu kurumlar aslında işini kötü yapan devletin eksiklerini giderdiğinden ödülü hak ediyor. Dershaneler, 'eğitim sektörünü kapatan' devlete, halkın ve piyasa dinamiklerinin verdiği gerçekçi, çözüm ve girişimci odaklı bir tepkidir.

Eğitim sistemi böyle adaletsiz ve kalitesiz olduğu sürece de piyasayı yok edemezsiniz. Karaborsa ve kayıt dışılık hortlar. Zaten bu memlekette kayıt dışılık; akıl dışı zorlamalarla, altın yumurtlayan tavuğu bir kerede kesip tüm yumurtaları almak için vergi üstüne vergi koyan devletin kendi oluşturduğu ahmakça bir olgudur. Buna göre sen sistemi düzelttiğinde dershanelerin pazarı kalmaz. Ancak talep karşılanmadan arzı baskılanırsa ancak o hizmetin tüketicisine haksızlık edilmiş olur. Bu da haksız ranta sebebiyet, hatta sosyal adaletsizlik anlamına gelir. Gerçekten de her sene 2 milyona yakın öğrenci sınava giriyor. Pıtrak gibi yerden biten gecekondu tipi kamu üniversitelerine, 'denize nazır diploman hazır' kıvamında özel soygun üniversite balonlarına, ikili öğretim kurnazlıklarına rağmen daha yarısını bile yerleştiremiyorsunuz.

(Devam edeceğim.)
(Bu yazı, Prof.Dr. İbrahim ÖZTÜRK' ten alıntılanmıştır...)

11 Eylül 2012 Salı

Mesleki Eğitimde Modüler Sistem İnadı ve Modül Kitaplarının Perişanlığı...

M.E.B, uzunca sayılabilecek bir süredir, mesleki ve teknik eğitimde Modüler Sistem adı altında bir sistem uygulamakta. Sistem daha baştan sakat doğduğu için, uygulanmasında baştan beri sıkıntılar var. Okullarda sınıf geçme sistemi altında modüler sistem uygulanıyor (yada uygulanmaya çalışılıyor). Modüler sistem ve hazırlanan modül dökümanları, pratik uygulamaları geriye ittiği ve uygulama yapma sürelerini azalttığı için, ayrıca bir çok gereksiz bilgilerin modül kitaplarına doldurulmasından dolayı teknik öğretmenlerin çok büyük bir kesimi tarafından (%90' ı aşan bir sayı) benimsenmedi ve uygulanmasında sıkıntılar var. Sistem ilerlemiyor, doğru dürüst öğrenci yetişmiyor. Bir de sırf ücret alma kaygısı ile hazırlanmış, hazırlayan kişinin yetkinliğine bakılmamış ve her sene değiştirilen, tam oturmamış, hala belli bir kararlılığa ulaşmamış modül kitapları var ki evlere şenlik. Bunca yıldır hiç bir emek harcamadan para kazanan bazı şirketler, bu sayede haksız kazançlar elde ederek çuvallarını doldurdular. MEB, 2011 yılında modülleri kendi basım ücretsiz dağıtmak istedi fakat altından kalkamadı ve yüzüne gözüne bulaştırdı.

Daha evvel yazmıştım, yine hatırlatmak istiyorum. Modül kitapları yazıldıktan sonra, bir komisyon tarafından Türk Dili açısından, Teknik Açıdan ve Görsel açıdan incelenmeli ve gözden geçirilmelidir. Bir grafik çizim ekibi oluşturulmalı, modüllerdeki şekillerin çizilmesi ve oluşturulması yetkin kişilerce, Photoshop, Corel Draw, Adobe Illustrator v.b programlar ile yapılmalıdır. Teknik çizimler vektörel grafikler olmalı ve kaliteleri bozulmamalıdır.

Şimdi modül kitaplarının ne derece özensiz hazırlandığını size göstermek için MEGEP sitesinden Elektrik-Elektronik alanına ait rastgele seçilmiş ve farklı kişilerce hazırlanmış modül kitaplarına göz atalım. Yaptığım inceleme hızlıca çok detaya inmeden yapılmış bir incelemedir. (Detaya insek, kimbilir daha neler çıkacak)

Mikroişlemciler ve Mikrodenetleyiciler isimli Modül ;


Daha modül kitabının başında hatalar göze çarpıyor.

1-) Yeterlik mi? Yeterlilik mi?
2-) Bakanlığınca yazısı Bakanlığı' nca olmayacak mı?
3-) SATILMAZ mı? SATILAMAZ mı?

Modülleri bastırıp para ile satanlar ne olacak peki?


Aynı modül kitabının içindekiler bölümünde, yukarıdaki görüntüde Giriş/Çıkış Pinleri ne demektir? Yarısı Türkçe yarısı İngilizce olur mu? Doğrusu, Giriş/Çıkış Uçları veya Ayakları veya İğneleri olmalı idi.


Notpad ingilizce bile olsa yanlış yazılmış. Doğrusu Notepad olmalı idi. Elektrik Araçları ne zamandır yankeski, kargaburun oldu. Doğrusu, Elektrikçi El Aletleri olmalı idi.


Modülü yazan öğretmen, yukarıdaki metinde "Bundan sonraki bilgiler daha çok 6502 mikroişlemci ağırlıklı olacaktır" diyor.  NEDEN? Modülü hazırlayan kişi sadece bunu bildiği için mi? 6502 mikroişlemcisi, Motorola tarafından, daha çok endüstriyel uygulamalarda kullanılmak için geliştirilmiş eski bir mikroişlemcidir.
Madem mikroişlemci inceleyeceksiniz, günümüz bilgisayarlarının mimarisini oluşturan Intel 8085 hatta daha da iyisi Intel 8086 yı niye anlatmıyorsunuz? Bunu anlatmak, günümüzdeki bilgisayarlarda kullanılan işlemciler hakkkında da öğrencinin bilgi alt yapısına sahip olmasını sağlayacaktır.


Yukarıdaki şekilde de bir mikroişlemcinin (CPU) giriş çıkış birimleri şematik olarak gösterilmiştir. Kırmızı yuvarlak içine aldığım çizimlere dikkat ediniz. Ya yamuk yılık, ya da bağlantı eksik bırakılmış. Çizim ve yazıların  grafik görüntüsüne bakınca, MSPAINT programı ile yapıldığı ve çözünürlüğünün berbat olduğu ve özen gösterilmeden hazırlandığı görülmektedir. Bu tür bir şematik çizim, Corel Draw, Adobe Illustrator ile yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı. Hadi öğretmen bu programları bilmiyor olabilir. MS VISIO ile bile bu şematik çizim çok başarılı bir şekilde çizebilirdi.

Bu kitapla ilgili başka hatalar var ama yazı çok uzun olmasın diye burada kesiyorum.

Bir diğer modül kitabı, Klima Çeşitleri ve Seçimi isimli modül kitabı ;


Klimayı Oluşturan Cihazlar ne demektir. Klima zaten kendisi bir cihaz değil mi? Klimayı Oluşturan Parçaların veya Bölümlerin Görevleri daha doğru değil mi? Hemen altında Ekspanşın Valf (Genişleme Valfi) nedir? Türkçe değil. İngilizce ise yazımı da yanlış. İngilizce okunuşunun Türkçe yazılışı..Tam bir rezalet. Madem İngilizcesini yazacaksın, Expansion Valve (Genişleme Valfi) yazarsın olur biter.


Yukarıdaki resim ise ayrı bir komik. Başlık Elektronik Kart Nedir olsaydı doğru olacaktı. PCB (Print Circuit Board), Baskı Devre Kartı (Bordu) demek. Yukarıdaki başlığa göre, Elektronik Baskı Devre Kartı Kart nedir? anlamı çıkıyor. Saçma bir şey.


Yukarıdaki alıntıda çok farklı değil. Dip Swic ve Camper bir kere Türkçe değil. Hadi Türkçe karşığını uyduramadın, bari İngilizcelerini doğru yaz. (Dip Switch ve Jumper)...


Yukarıdaki alıntıdan da insanların ne anladığını sormak lazım. Şöyle daha doğru olmaz mı? "Evaporatördeki hacim birden genişlediğinden, sıvı halindeki soğutkan gazın basıncı düşer ve gaz haline dönüşür."

Ayrıca Hava fan arasındaki virgül tatile mi çıkmıştır. Nokta konulduktan sonra VE bağlacı kullanılır mı?

Diğer modüllere de baktığınızda bu tür masum görünen binlerce hatanın olduğu görülecektir.

Ne diyelim büyüklerimiz, israr ve inatla bu sisteme devam etmeye çalışıyorlarsa bir bildikleri vardır.

Sağlıcakla Kalın...


29 Ağustos 2012 Çarşamba

Eğitimde Eşitlik İlkesi ve Üniversite Harçları..



Üniversite harçları, bizim öğrenci olduğumuz yıllardan beridir yürürlükte.. Ekonomik durumu iyi olanlar harçlarını yatırıyor, durumu iyi olmayanlar ise öğrenim harcı kredisi kullanıyorlardı. Üniversite harçları, okuduğunuz bölüm ve branşa göre farklılık gösteriyordu.

Mezun olalı aradan 24 yıl geçti. Günümüzde de benzer durum devam ediyordu.  Sonunda hükümet, olumlu bir adım attı ve harçları kaldırdı.

Üniversite de okumak ve okurken geçinmek masraflı ve pahalı bir iş. Anadolu' dan gelen bir çok genç, zor ekonomik koşullar altında eğitimlerini sürdürüyor ve okurken de bir kısmı (Part Time) yarım günlük işlerde çalışıyor. Üniversitelerin bulunduğu  illerdeki bazı insafsız esnaf ve ev sahipleri, öğrencileri yolunacak kaz gibi  görüyor, en kötü ve mezbelelik evleri öğrencilere veriyor, normal ailelere kiraladıklarından 2 veya 3 kat daha pahalı fiyata öğrencilere kiralıyorlar. Bütün bunların üstüne bir de üniversite harçları öğrencinin ve dolayısı ile ailelerin canını yakıyordu. Kaldırılması gerçekten iyi oldu.

Hükümet maalesef her zaman yaptığı hatayı yine tekrarladı ve hayırlı bir iş yaparken yine eksik iş yaptı ve yine yüzüne gözüne bulaştırdı.

I. Öğretim ve Açık Öğretimlerden harçları kaldırdı, II.Öğretimlerin harçlarını kaldırmadı. Ortaya sürülen sebeb ise saç saçma ve anlamsız.. II. Öğretim öğrencileri daha pahalı harçlar ödüyor ve ikinci öğretimde okuyan öğrenciler, ekonomik durum olarak çok ta iyi seviyede sayılmazlar. Zaten ekonomik durumu iyi olsa lise boyunca dersaneye gider ve daha iyi bir okulun I.Öğretimini kazanırlardı.. Bir çoğu ekonomik sebeblerden dolayı dersaneye yarım yamalak giderek, bir kısmı da hiç gidemiyerek zar zor II.öğretimi kazanıyorlar. Aslında bu çocukların da harçlarının kalkması gerekirdi.

Adalet ve Kalkınma Partisi' nin, Adaleti maalesef tecelli etmedi veya eksik tecelli etti. Eğitim de fırsat eşitliği varsa, II. öğretimdeki öğrencilerinde harçları kaldırılmalı idi.

İşin bir başka boyutu ise, harçlardan gelen toplam bir bütçe olduğu aşikar.. Dolayısı ile harçlar alınmadığı zaman ortaya belli bir bütçe açığı çıkacak.. Benim korkum bu açıkların yine bizden, vergi, benzin zammı, v.b şekillerde çıkarılması..

İnşaallah yanılıyorumdur..

Sevgi ile kalın..

26 Nisan 2012 Perşembe

Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı Sonuç Bildirgesi - Sorunlar..




- Mesleki yeterliliklerin yerel, ulusal ve küresel gerçeklere göre bir sisteme kavuşturulması gerektiği, 
 
- Konuyla ilgili hizmetleri yürütmek üzere kurulan Mesleki Yeterlilikler Kurumunun çalışmalarının bütün alanları kapsayacak seviyede yaygınlaşamadığı,

- Mesleki yeterlilikler, mesleki unvan ve mesleki kademeler ile meslek tanımları ve meslek standartları hakkında, ulusal seviyede tam bir bütünlük sağlanamadığı,

- Son zamanlarda uygulamaya konulan istihdam politikaları paralelinde yürütülen mesleki eğitim kurslarını bitirenlere sağlanan imkânların, mesleki yeterlilik konusunda kafa karışıklığı yarattığı, lise seviyesinde mesleki eğitimin gereksiz gibi algılanmasına yol açabileceği,

- Mesleki eğitimin talebe göre yapılanan dinamik bir yapıya kavuşturulması gerektiği, talebin ortaya konulmasında sektör görüşlerinin alınamadığı,

- Mesleki eğitime müdahil olma ve görüş belirtme konularında işverenlerin eğiliminin ve farkındalığının yeterince gelişmediği, bu konuda işletme kültürümüzün henüz oluşmadığı, aşılması gereken en büyük problemlerden birinin bu olduğu,

- İş piyasasının iş gücü ihtiyaçlarını belirleyen dinamik bir sistemin kurulamadığı, tahmini yöntemlerle eğitimin yapılandırılmak zorunda kalındığı,

- Ulusal istihdamın %26 sını karşılayan tarım sektörünü canlandırmak için tarım ve hayvancılık teşviklerinin sağlandığı ancak bu sektörün ulusal mesleki eğitim politikası dışında tutulduğu,

- Ulusal istihdamın %25 inin kendi işini kuranlardan oluştuğu, meslek lisesi mezunlarının kendi işini kuracak donanımları yeterince kazanamadıkları, bu okulların mezunlarının girişimciliğe özendirilmediği,

- Girişimcilik alanlarıyla ilgili ihtiyaç analizlerini bilimsel verilerle düzenli şekilde yapan bir kurumsallaşmaya gidilemediği,

- Girişimcilere finansman, iş planı, iş yönetimi, pazarlama vb. alanlarda kurumsal desteklerin yeterince götürülemediği,

- KOSGEB’in girişimcilik eğitimi modülünün girişimci yetiştirmeye elverişliliğinin tartışılır olduğu ve eğitimci havuzunu yenilemesi gerektiği,



- Önemli istihdam ve mesleki eğitim alanlarından biri olan esnaf ve sanatkârlık ve dolayısıyla çıraklık eğitiminin planlı bir şekilde ele alınamadığı, bu hususta ulusal bir politika geliştirilemediği, esnaf ve sanatkârlık ile çıraklığı özendirici tedbirlere ihtiyaç olduğu,

- Mesleki eğitim denilince sanayi toplumunun ihtiyaçlarının karşılandığı bir sistemin düşünsel olarak öne çıktığı, mesleki eğitimin bütün sektörlerin ihtiyaçlarına göre yapılandırmak gerektiği,

- Devletin istihdam konusunda çok çeşitli teşviklerinin olduğu bu teşviklerin işveren ve mesleki eğitimliler tarafından yeterince bilinmediği,

- Öğrencilerin mesleki eğitime kabiliyetlerine ve ilgilerine göre yönlendirilemediği,

- Belirli bir yaşa gelmiş işsiz kesime mesleki eğitim alarak o meslek alanında çalışmalarını sağlamada güçlükler olduğu, ilköğretim çağında bu meselenin mutlaka halledilmesi gerektiği, iş beğenmemenin söz konusu olduğu,

- Meslek okullarının mesleki programları yenileme, ihtiyaçlara göre alan ve dal açma konularında sistemli bir çalışma geliştiremedikleri, meslek dersleri öğretmenleri için hızla değişen ve gelişen meslek alanlarında bu gelişmeleri takip etmelerine imkân veren kapsayıcı bir hizmet içi eğitim sisteminin kurulamadığı,

- Okul donatılarının mesleğin öngördüğü asgari seviyenin altında kaldığı, meslek okullarının uzmanlaştırılamadığı,

- Eğitim ve istihdam dengesinin kurmak ve istihdam sağlamak önemli sorunlarımızın başında yer alır ve bu sorunlar, eğitilmiş elemanlara ihtiyaç göstermesine rağmen iş oluşturma teknikleri ve istihdam konusunda yetişmiş eğitimli elemanlarımızın olmadığı, üniversitelerin bu alanda eğitim vermediği,

4904 sayılı kanunun 13. maddesinde 5763 sayılı kanunun 21.maddesiyle yapılan değişiklik ile;İlin işgücü, istihdam ve mesleki eğitim ihtiyacını tespit etmek, mesleki teknik okul ve kurumları ile işletmelerde yapılacak mesleki eğitim ve istihdam konularında etkinlik ve verimliliği arttırmak amacıyla yerel düzeyde, politikalar oluşturmak, plan yapmak, kararlar almak ve ilgili kuruluşlara görüş ve önerilerde bulunmak üzere “İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu’nun” oluşturulduğu, grubumuzun değerlendirmelerine verilen konu ve alt başlıklarının bu kurulun amaç ve görevleri ile örtüştüğü, kurulun etkisiz kaldığı alanları ve sebeplerini değerlendirmesinin yararlı olacağı hususlarında mutabık kalınmıştır.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı


Manisa, mesleki eğitimde okullaşma oranı ve mesleki ve teknik eğitim gören öğrenci oranı ile Türkiye' de en önde gelen illerden bir tanesi. Küçük Sanayi, Orta Ölçekli Sanayi ve Organize Sanayi Sitesi ile binlerce insanı çalıştıran bir sanayisi var. Tarım alanlarının geniş olması, hava şartlarının uygun olması, Manisa' yı Ege bölgesinde ve Türkiye' de tarımda da üst sıralara taşıyor. Manisa insanı, mesleki bilgi ve beceri açısından Türkiye' deki bir çok ilden daha ileri seviyede..Manisa sanayi bölgesi ihracatta da Türkiye' de ilk sıralarda.. Manisa Organize Sanayi Bölgesi, Dünya' da yatırım yapılabilir en iyi sanayi bölgesi olarak gösteriliyor. Hal böyle olunca, Manisa' nın mesleki ve teknik eğitim görmüş insanlara ihtiyacı daha da artıyor.

Manisa' da 18-19 Nisan tarihleri arasında Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı gerçekleştirildi. İki gün boyunca 4 grup halinde çeşitli konu başlıklarında oturumlar düzenlendi. Bu çalıştay, üniversiteyi, sanayi kuruluşlarını, mesleki ve teknik eğitim alanında görev alan Milli Eğitim Bakanlığı personelini buluşturdu. Manisa' da ilk defa böyle bir çalıştay yapılması, geç kalınmış olması açısından üzücü, fakat böyle bir eksikliğin farkına varılarak düzenlenmiş olması sevindirici bir gelişme..

Ben de bu çalıştaya davetliydim. 2.nci grupta yer alan "Hayat Boyu Öğrenmede Mesleki Yaygın Eğitimin Yeri" konulu çalıştay ekibindeydim. Diğer gruplardan da aldığımız bilgilere göre de oldukça hararetli ve verimli bir çalıştay düzenlendi. Son gün kapanıştan önce, tüm gruplar, çalıştayla ilgili sonuçları paylaştı. Ortaya çıkan sonuçlar, hemen hemen herkesin hem fikir olduğu sorunlara çözüm önerileri sunuyordu. Ben ortaya çıkan sonuçları çok olumlu ve faydalı buldum. Çalıştay sonuçları, bir rapor halinde, Milli Eğitim Bakanlığı' na sunulacak. Umarım Bakanlık, ortaya çıkan sonuçları önemser ve gereken tedbirleri alır. Hatta, tüm illerin bu tür çalıştaylar yapmasını sağlayarak ortak akıl sonucu ortaya çıkan görüş ve düşünceleri inceler, Mesleki ve Teknik Eğitimde aksayan yönleri düzeltir.

Bu arada, çalıştaya ev sahipliği yapan, bizi iki gün boyunca çok güzel bir şekilde ağırlayan, mükemmel bir organizasyon ile çalıştayın çok verimli geçmesini sağlayan, Elginkan Vakfı, Ümmehan Elginkan Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi' ne ve değerli çalışanlarına teşekkür ederim.

Önümüzdeki günlerde, çalıştay sonuç bildirgesinde yer alan önemli sonuçları da buradan paylaşmayı düşünüyorum..

Görüşmek üzere, hoşçakalın..


5 Nisan 2012 Perşembe

Teşekkürler Çizgi TAGEM, Teşekkürler Niyazi SARAL..



Niyazi SARAL, İTÜ mezunu yüksek elektronik mühendisi. Elektronik-Bilişim sektöründe çalıştı. Tam bir eğitim ve ülke sevdalısı. Milletimize eğitim alanında yardımcı olmak için Çizgi TAGEM adında kendi kurduğu bir kurumda, tamamen gönüllü olarak çalışan ve hiç bir karşılık beklemeden parasını bu işe yatıran saygı duyulacak bir kişi. Çizgi TAGEM' i kadrolu ve gönüllü eğitimcilerin desteği ile bir uzaktan eğitim portalına dönüştürdü. Bu süreçte hiç öne çıkmadı, kimseden teşekkür ve takdir beklemedi hep geri planla kalmayı yeğledi. Daha çok Çizgi TAGEM' i ve buradaki eğitimleri ön plana çıkardı.

Zaman zaman siteden, tüm eğitim kurumlarına ve üniversitelere, siteden yararlanmaları konusunda çağrıda bulundu. Fatih Projesi duyurulduktan sonra, Çizgi TAGEM' in tüm eğitim içeriğini ücretsiz olarak Fatih Projesinin kullanımına açacağını ilan etti.

Nitekim bu söylediğini gerçekleştirdi ve EBA (Eğitim Bilişim Ağı) ile Çizgi TAGEM' in entegrasyonunu tamalayarak kullanıma açılmasını sağladı. Şimdi tüm öğretmenler MEBİS bilgilerini kullanarak bu hizmetten yararlanabiliyorlar.

Bu konuda, Sayın Niyazi SARAL'a ve Çizgi TAGEM sitesine teşekkür ediyorum. Ümidim Niyazi Bey gibi insanların sayılarının çoğalması. Çünkü ülkemizin bu tür insanlara çok ihtiyacı var..

Web sitesindeki şu güzel söz kendisine ait.

"Eğitimli insanlar topluma borçludurlar. Bir işin nasıl yapılabileceğini biliyorken bir başkasının yapamadığını görüp susmaları kendilerini yetiştiren o topluma ihanettir."

Niyazi SARAL beyin web sitesine buradan..
Çizgi TAGEM web sitesine de şuradan ulaşabilirsiniz..

2 Nisan 2012 Pazartesi

Öğretmen'ine Sahip Çıkmak..



Öğretmen, çeşitli zorluklar altında olsa da öğrencilerine bir şeyler öğretmenin, onları hayata hazırlama, topluma ve ülkeye faydalı bireyler olarak yetiştirmenin sorumluluğu altındadır.. Gelişmiş ve refah seviyesi yüksek ülkeler,  öğretmenine değer vermiş, onların her türlü sorununu çözmüşlerdir. Ülkemizde ise maalesef durum çok farklıdır. Gelecek nesillerin inşaası adına en ağır yük öğretmenlerin üzerine yüklenmişken, Türkiye' de öğretmen, (bakan tarafından bile) horlanan, aşığılanan, motivasyonu kaybettirilmiş, eğitimin mutfağında çalışmasına, işin uygulayıcısı pozisyonunda olmasına rağmen, eğitim konusundaki görüşleri sorulmayan, hiç kimsenin fikrine değer vermediği bir kişi haline getirilmiştir.

Çeşitli dönemlerde hükümetler kurulduğu zaman, bir çok bakan teşkilatındaki personeline sahip çıkmaktadır. Örneğin, İçiçleri bakanları, polisin mesai kavramı, özlük hakları, maaş iyileştirmeleri konusunda  çalışmalar yapmakta, Adalet bakanı, hakim ve savcılara iyileştirmeler istemekte, diğer bakanlıklar da personeline sahip çıkmaktadır. Bu konuda en şanssız ve sahipsiz kesim öğretmenlerdir. Eğitimden sorunlu sayın bakan, göreve yeni geldiği ilk zamanlarda, TV programlarına çıkıp, "Öğretmenler üç ay tatil yapıyor, artık bir ay eğitim görecekler", "Öğretmenler fazla para alıyorlar", "Öğretmenlerimiz mesleki açıdan yetersiz" v.b şikayetlerini kamuoyu önünde yapmakta, öğretmeni hem toplum nezdinde gözden düşürmekte hem onurlarını kırmakta, hem motivasyonlarını kırmakta hem de kalplerini yaralamaktadır. Tüm öğretmen camiası, bakanlarının kendilerine sahip çıkmasını beklerken, her dönemde olduğu gibi bir kez daha hüsrana uğramaktadır.

Artık sıradan, lise mezunu memurlar bile göreve yeni başlamış bir öğretmenden daha fazla maaş almaktadır.

Siz öğretmenlerinizi, üniversitelerde iyi yetiştirmeyeceksiniz, öğretmen atamalarında atanacak kişilerin mesleki yeterliliğine, psikolojik durumuna, formasyon bilgisine, vizyonuna bakmayıp sadece sınavda en yüksek puan alanları atayacaksınız, hizmetiçi eğitimlere katılan öğretmenleri hiç onlara yakışmayacak koşullarda, öğrenci yurtlarında barındırıp perişan edeceksiniz, deniz kenarlarına kurulmuş hizmetiçi eğitim merkezlerine öğretmeni sokmayıp ,yaz aylarında eşinizi dostunuzu dolduracaksınız, üç paraya modül kitapları hazırlatıp başarı bekleyeceksiniz, Türkiye' de meslek öğretmenlerinin %90 nına varan oranlarda modüler mesleki eğitim sistemini benimsemeyen öğretmenlere zorla bu sistemi uygulatmaya kalkacaksınız, meslektaşınız konumundaki öğretmenleri kamoyu önünde yerden yere vuracaksınız, onurlarını kıracaksınız, tüm motivasyonlarını yerle bir edeceksiniz, öğretmeninizi sahipsiz bırakacaksınız sonra onlardan başarı bekleyeceksiniz.. Dünyanın hiç bir yerinde bu şekilde başarıya ulaşılamayacağı gibi Türkiye' de de bu şekilde başarıya ulaşamazsınız.. Tabii eğer başarıya ulaşmak gibi bir derdiniz yok ise orası başka..

18 Mart 2012 Pazar

Modül Kitapları, Telif Hakları ve Etik, Haksız Kazanç..



MEB, modüler sisteme geçtikten sonra, okullarda okutulacak modüller için modül kitapçıkları hazırlanmasına karar verdi ve bu konuda çeşitli duyurular yapılarak, gönüllülük esasına dayalı bir modül yazım furyası başladı. Görev, gönüllülük esasına dayanmasına rağmen, öğretmenlere harcayacakları emek için belli bir oranda ders saati ücreti ödendi. Gönüllü olan öğretmenlerin bu konulardaki yeterlilikleri, kaynakları, kullanacağı bilişim teknolojileri  araştırılmadan, bu görevler dağıtıldı. MEGEP sitesinde modüllerin ilk yayınlandığı haliyle bakıldığı zaman ortaya bir facia çıktı.. Kitaplarda yüzlerce teknik yanlış,  oradan buradan bulunup taranmış ve üzerinde  düzeltme yapılmamış kötü resimler, bozuk ve dil kurallarını yerle bir eden bir Türkçe, PAINT programı ile çizilmiş çözünürlüğü kötü çizimler sonucu berbat bir kitapçık arşivi oluşturulmuştu.. Ayrıca çeşitli eserlerden ve Internet sitelerinden alıntılar yapılırken, hiç bir izin alınmamış, kaynaklar kısmında alıntı yapılan eser ve siteler ya hiç gösterilmemiş yada eksik gösterilmiş. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında izin alınması gerekirken ve bunun bir ETİK davranış olması gerekirken, hep bunlar göz ardı edilmiş. Daha kötüsü ve felaketi ise MEB, bu tür izinlere ve telif eserlere dikkat etmeden bu kitaplara onay vererek sitesinde yayınlamış. Şimdi burada sormak gerekiyor, hani telif hakları, hani izinler, hani etik kurallar?.


Bu işin doğrusu, şöyle olsa daha iyi olmazmıydı?


Modül kitapları görevli öğretmenler tarafından hazırlandıkdan sonra, çeşitli kurullar oluşturup ;


- Modül kitapları teknik yönden detaylı bir şekilde incelenseydi,
- Türk dili ve yazım kuralları yönünden incelenseydi,
- Yapılan çizimler, bir grafiker ekip oluşturularak, çizimlerin niteliğine göre, AUTOCAD, Corel Draw, Adobe Illustrator v.b gibi programlar ile yeniden ve düzgün bir şekilde çizilseydi,
- Modüllerin sayfa düzenleri, MS Word gibi programlarla değil de,  Adobe Indesign, Quark Express gibi masaüstü yayıncılık programları ile öğrencilerin daha iyi anlayacakları şekilde yapılsaydı, 
- Modül sonundaki yeterlilikleri ölçen sorular, üstün körü değil de daha seviyeli ve kaliteli olsaydı,
- Alıntı yapılan eser sahiplerinden ve Internet sitelerinden gerekli izinler yazılı olarak alınsaydı,
- Modül yazmaya gönüllü öğretmenler için belli yazım kriterleri geliştirilseydi,


daha iyi olmazmıydı?


İşin bir de haksız kazanç boyutu var. Bakanlık modülleri yazdırıp, PDF formatında MEGEP sitesinde yayınladıktan sonra, bu modüllerin fotokopi ile çoğaltılarak öğrencilere dağıtılması konusunda bir yazı yayınladı ve okullara bunun için belli miktarlarda (öğrenci sayısıyla orantılı) ödenek gönderdi.
Fotokopi ile bu işin içinden çıkılamayacağı anlaşılınca, bazı firmalar ve şirketler türedi. Hiç bir emek ve zahmet harcamadan, modülleri indirip kitap olarak bastılar ve milyonlarca TL haksız kazanç sağladılar. Bu firmaların, en azında bakanlıktan izin almaları, hangi modülleri basacaklar ise o modül yazarlarına belli oranda ücret ödemeleri sağlanabilir, ayrıca alıntı yapılan eser ve sitelere de pay verilebilirdi. ETİK burada da yerle bir edildi. Bazı firmalar zengin oldu.
İş işten geçtikten sonra MEB, modülleri kendi basma kararı aldı ve bunları bastırıp, okullara gönderiyor. Bu da işin başka bir sıkıntılı boyutu.. Modül konuları geçtikten sonra gönderilen veya hala gönderilmeyen kitaplar var. Okullarda, 2.dönem okutulacak bazı modül kitapları hala ortada yok.. Dağıtım organizasyonu tam bir keşmekeş ve felaket..


Modüler sistemin kendisi bir felaket iken, kitapların da bu şekilde felaket olması Mesleki ve Teknik Eğitimi aksatan başka önemli bir sebeb..


Konu ile alakalı başka bir yazıda görüşmek üzere..

17 Mart 2012 Cumartesi

Mesleki Eğitim, Modüler Sistemle Nereye Kadar Gider?



Uzun uzun yazıp, tartışabiliriz ama baştan söyleyeyim, Modüler sistemle Mesleki Eğitim hiç bir yere gitmez.. Bir kere sistem baştan sakat doğdu..Yeterlilikler üzerine kurulan sistemde, gelen öğrenci potansiyeli ve profili göz önüne alınarak yeterlilikler göz ardı edildi ve (Çünkü büyük bir başarısızlık ortaya çıkacaktı), Modüler sistem ile Sınıf geçme sistemi birlikte kullanılmaya başlandı. Dersler modüler sisteme göre işlenirken, sınavlar sınıf geçme sistemine göre yapıldı. Sistem kurulduğundan bu güne kadar, bir çok kez revize edildi ama çok az bir öğretmen kesimi dışında, büyük bir öğretmen kesimi tarafından benimsenmedi, kabullenmedi. Diyeceksiniz ki niye bu kadar iddialı ve kesin yazıyorsun, nerden biliyorsun?. Türkiye' nin değişik bölgelerindeki öğretmenler ile yaptığımız görüşmelere dayanarak bu kadar kesin yazıyorum. Bunu test etmenin çok basit bir yolu var..

Bakanlık web sitesine bir anket koyup bunu görebilir. "Mesleki Eğitimde Modüler Sistem Yürüyor mu?" veya "Mesleki Eğitimde Modüler Sistemden Memnun musunuz?" diye sorular sorarak, mesleki eğitimin uygulayıcısı konumunda olan ve bu işin sıkıntısını çeken Teknik Öğretmenlere bunu sorabilir..(Eğer böyle bir cesareti varsa)

Önceki mesleki eğitim sisteminin aksayan yönleri ve sıkıntıları olduğu muhakkak..Bu yönler düzeltilip, aksayan yönler giderilseydi ve günümüz şartlarına uygun hale getirilseydi daha iyi olmaz mıydı?. Şu an İşletmelerde, fabrikalarda, sanayi tesislerinde, okullarda çalışan, üreten, Mühendis, teknisyen ve Teknik Öğretmen konumunda olan bir çok eğitimli insan eski sistemle yetişmedi mi? Siz 70-80 senelik bir çınarı kesip yerine yeni bir fidan dikip bunun yetişmesini bekleyeceksiniz, bu çok saçma.. Çınarın kuruyan dallarını kesip, yeni dallarına aşı yapmak daha kolayken çınarı kökünden kesip, yerine fidan dikmek ve bunun gelişip büyümesini beklemek, hem zaman kaybı, hem emek ve kaynak ısrafı değil mi? Bugün yapılan aynen budur. 70-80 senelik mesleki eğitim sistemini kaldırıp, yerine modüler sistemi koymak aynen böyledir. Ayrıca modüler sistemden mezun olan öğrenciler, hiç bir yeterliliğe sahip olmadan mezun oluyorlar ve işletmelerde çalışmak yerine garsonluk, pazarcılık v.b alakasız meslekleri yapıyorlar. Okuyabildikleri en yüksek akademik kurum ise ne yazık ki Meslek Yüksek okulları.. Sonra sanayici, yetişmiş eleman bulamıyoruz diye bas bas bağırıyor.

Yetkililerde bunun farkında oldukları için, meslek lisesi mezunu olmayan kişileri meslek sahibi yapıp işletmelere eleman yetiştirmek için, İŞKUR aracılığı ile UMEM projeleri hazırlayıp, kursiyer toplayıp, ayrıca cebine günlük harçlıklar koyarak eleman yetiştirmeye çalışıyor.. İşin garibi kurs verecek ve yetiştirecek eleman bulamamaları.. Bazı UMEM okulları ve öğretmenleri de, bu işi ticarete döküp, nemalanmak için olur olmaz kurslar açmaya, ders ücreti almaya devam ediyor.

UMEM projesini ve okullarını ayrı bir yazıda incelemek üzere şimdi geçiyorum. Peki bu problemler nasıl çözülecek? Öncelikle, Meslek Okullarına gelecek öğrenci profilini ve kalitesini yükselterek, modüler sistemi kaldırıp, eski sisteme uygun revize edilerek çözülebilir.. Tabi ki bunun bir çok ayağı var.. Onları da başka bir yazıda incelemek üzere şimdilik hoşçakalın..